DİĞER
"Hah, neredeyse adının verdiği ‘ünlem’ hissiyle dünyaya atılmış bir metin gibiydi: Bir ortak alana şahsi bir yerden atılmış, aciliyetli bir metin. İstasyon ise son derece ketum, kapalı ve ortak alanla pek ilgilenmeyen bir kitap. Hah’ta kapının önüne çıkıp adeta bağıran bir ses varken, burada tersi, kapıyı çaldığınızda açmayan bir ev sahibine benziyor anlatıcı."
"Amerikan hikâyeciliğinin en önemli öncülerinden olan Washington Irving olağanüstü karakterleriyle bir kültür yaratmıştır. Efsaneleri kendi kültürünün hikâyeciliğinin kollarında büyüten Washington Irving, hikâyeyi üzerinde bulgularını resmedebileceği bir tual olarak görerek kelimelerle yarattığı tablolarının tarzını ortaya koyar."
"Bireyler arasındaki ilişkileri iğne deliğinden görecek kadar ustadır Atay; dolayısıyla Tehlikeli Oyunlar’da olduğu gibi basit bir tavla oyunundan bireyin kendini ötekiler karşısında var etme savaşını betimlerken okurunu edebiyatın en yüksek düzeyine taşır. Toplumsal sorunları maddi toplum ilişkileri açısından görmeye gelince: Bu kesinlikle Atay’ın güçlü kası değildir."
"Eylembilim eğer yaşasaydı Atay’ın edebiyatının gideceği yere dair ipuçları veriyor: Devlet, iktidar, ideoloji, özne, toplum gibi majör mevzular üzerine daha ‘aciliyetle’ düşünen, belki de daha ‘angaje’ bir edebiyat."
Sırma Köksal, Birgül Oğuz ve Çimen Günay-Erkol, İlhami Algör'ün kadın karakterlerine dair Mesut Varlık'ın sorduğu soruları cevaplıyorlar.
"Tarih, varlığı dışımızda olan bir olgudur; onu bugünkü dünya görüşümüze göre şekillendirmeye çalışmamız bir dereceye kadar kaçınılmazdır elbette, ama beğenmediğimiz yahut uygun görmediğimiz yönlerini sansürlemek yanlış olduğu kadar beyhudedir, güdük ve başarısız kalmağa mahkûm bir çabadır. Çünki bizden önce vardılar, bizden sonra da var olacaklar, gizlenen yanlar er veya geç ortaya çıkacaktır."
“…Çünkü herkes ne kadar iyi niyetli olursa olsun, editörler ve çevirmenler yeni sesleri İngilizce okurlara sunmanın önemi konusunda ne kadar vaaz verirlerse versinler, oyunda şike var, zarlar hileli ve dünya edebiyatı statükosu ta başından dillerin ve edebiyatların eşitsizliği üzerine kurulu.”
"Pınar Kür’ün öykülerinin dikkat çekici bir başka özelliğini de olayların kurgulanışında görürüz. Hikâyesi anlatılan, hayli sönük, solgun bir 'yaşamama' hali de olsa, öykü ilerledikçe çözüleceğini umduğumuz, kapalı, merak uyandıran bir şeyler vardır ortada."
"İstanbul yüzyıllardır akan, kuvvetli bir nehrin oluşturduğu delta gibidir. Her millet, her türden kültür orada bir aradadır. İşgal bu farklı milletlerden, kültürlerden yönetilebilir, yapay bir ortak şehir inşa etme çabasıydı; nehrin akışının tersine, tarihin kaidesine aykırı bir müdahaleydi; olmadı."
“Edebiyatımız neden acı çeken, yenik ve yılgın karakterle dolu? Neden bu kadar çok acı çekiyoruz? Edebiyata neden bu kadar acı çektiriyoruz?... Başkalarının bana acımalarını sağlayan acı içindeki benliğim neden benim özbenliğim olsun? Varoluşumun bana özgü yanı, beni ben yapan tarafım illa acımda mı ifade buluyor? Neden sevinçlerim değil de acılarım, pozitif varlığım değil de negatif varlığım daha sahih olsun?”
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Bir bohemden fazlasıdır, bir işaret, bir semafor, bir deniz feneri; sürüyle korkunç hortlağa sahip, ama ara ara hatırladığımızda yeniden aklımızı kurcalayan, orada ötede yeni bir şey söyler gibi duran pek az hayaleti olan bir memlekette Hayalet Oğuz sanki o cinsten bir Hayalet’e duyduğumuz ihtiyacı karşılar."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.